Ulaş Işıklar’dan Yeni Roman: 39 Merkez
Tarih: 05 Mart 2021

Ulaş Işıklar’dan Yeni Roman: 39 Merkez

Güzel Sanatlar Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema (İngilizce) | Dr. Öğr. Üyesi Ulaş Işıklar’ın 39 Merkez; Bir Trakya Kentinde Kısa Film Çekmenin Aşırı Acıklı ve Pek Gülünç Hikâyesi adlı yeni romanı Klaros Yayınları etiketiyle çıktı.

Ulaş Işıklar, öz-yaşamından esinlendiği yeni romanındaki varoluşsal türbülanslardan mustarip kahraman üzerinden; sinema sevgisi, taşra sıkıntısı, gelecek kaygısı, geçmişin nostaljisi ve şimdinin yavanlığı gibi temaları, libidinal itiraflar ve pederşahi sayıklamalarla harmanlayarak anlatıyor.

39 Merkez

Bir Trakya Kentinde Kısa Film Çekmenin Aşırı Acıklı ve Pek Gülünç Hikâyesi

Ege’nin en büyük kentinde sinema bölümünü bitirip yine aynı bölümde yüksek lisans yapan ve bu yıllarda çektiği kısa filmlerle birçok ödül kazanan kahraman, başarılı bir yönetmen olma gayesiyle gittiği İstanbul’da muvaffak olamaz. Bunun üzerine, hayal kırıklığıyla ve meteliksiz olarak Trakya’nın en küçük şehri olan memleketine geri döner. Burada birbirinin aynısı günlerin yeknesaklığında geçen zaman, kaçınılmaz şekilde içsel sorgulamaları da beraberinde getirir. Tek kaçış yolu, çocukluk arkadaşlarıyla oturulan içki sofralarıdır.   

İşte bu sıkıntılı günlerin birinde, biraz da arkadaşlarının teşvikiyle kahraman, “doğduğu, büyüdüğü ve döndüğü” kentte bir kısa film çekmeye karar verir. Kendisi dışında hiç kimsenin film yapımına dair bir şey bilmediği bir ekiple girişilen bu çaba, elbette ki pek çok garip, saçma ve komik anlara gebedir. Öyle de olur! İçindeki canavarların hırıltılı sesini bastırmak isteyen kahraman, kariyerinin en kötü filmiyle baş başadır artık.

Yazarın Diğer Eserleri

Karasinek (2020)

Üniversitede akademisyenlik yapan orta yaşlı kahraman, evinde her zamanki gibi kitap okurken bir süreden beri okuduğunu idrak edemediğini fark eder. Dahası, vücudunun hiçbir noktasını da hareket ettirememektedir. Bu tuhaf durumun nedenini düşünürken bulunduğu odada uçuşan bir karasinek görür. Kendi durağanlığının diyalektiği olarak özgürce uçuşan bu hayvan üzerine “felsefi” düşüncelere dalar.

Ulaş Işıklar, Nietzsche, Camus ve Sartre felsefelerinden ipuçları barındıran yeni romanında kahramanın zihnine egemen olan karasinek aracılığıyla felsefe ve edebiyatı harmanlayarak sorgulamalara, itiraflara ve sayıklamalara girişiyor.

Ülkenin en gözde tatil kentlerinden birinin ünlü beldesindeki (Antalya’nın Belek mahallesi kastedilmektedir) üniversitede akademisyenlik yapan orta yaşlı kahraman, evinde her zamanki gibi kitap okurken bir süreden beri okuduğunu idrak edemediğini fark eder. Dahası, vücudunun hiçbir noktasını da hareket ettirememektedir. Bu tuhaf durumun nedenini düşünürken bulunduğu odada uçuşan bir karasinek görür. Kendi durağanlığının diyalektiği olarak özgürce uçuşan bu hayvan üzerine düşünmeye başlar.

Tek yapabildiği eylem olan “düşünce” yoluyla karasineğin geçmişi ve bugünüyle ilgili “felsefi” tahminlerde bulunan kahraman, bir yandan da hareketsizliğinin getirdiği fiziksel 

sıkıntılarla boğuşmaktadır. Beden zihni etkilemekte, zihin de saatler ilerledikçe türlü oyunlarla kahramanın algısını bulandırmaktadır. Kahramanın zihnine egemen olan karasinek, zaman geçtikçe bedenini de ele geçirmeye başlar. Öykü, kaçınılmaz biçimde karanlık bir sona doğru ilerler.

Gece Gelen (2013)

Ulaş Işıklar, “Gece Gelen”de 17. yüzyılda Balkanlar’da başlayan olayların günümüz İzmir’inde kendi halinde yaşayan gazeteci bir genç kadının hayatını nasıl değiştirdiğini çarpıcı bir dille anlatıyor. Tarihi bir dokudan modern şehir hayatına evrilen olaylar zincirinde, kendilerine müjdelenen kayıp kıtayı bulmak için dünyadaki tüm kıtalara yayılmış nokturno klanlarının mitolojisini inşa ediyor.

“7 Kan tayfında 7 kadim; Klaus von Mortiis, Bleda, Lukunk Zen Ra, David Satiris, Jean Pierre de Laurent, Muardon ve kayıp kıtanın kraliçesi Shtriga… ve bir beyaz nokturno… Hepsi de Cesir Ayal’i bekliyor…”

Gecenin Çocukları (2010); son dönem korku sinemasında vampir Karakterinin dönüşümü

İnsanın en temel duyguları arasında yer alan korku çeşitli sanat dallarının ve kültürel ürünlerin konusu olmuştur. Gerçek olaylardan, hayali korkulardan, mitolojiden ve dinlerden beslenen bir mirasa sahip korku kültürünün en çağdaş ve popüler örnekleri sinemada karşımıza çıkmaktadır. Korku kültürünün ve sinemanın en eski arketiplerinden birisi ‘yaşayan ölüler’ olarak da nitelendirilen vampirlerdir. Sözlü kültür, edebiyat ve tiyatroda üretilen vampir miti ve karakteri, çeşitli ülkelerin sinemalarında tarihsel koşulların taleplerine göre farklı formlarda yeniden üretilmiştir. Toplumların geçirdiği sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik değişimler sinemadaki türleri, dolayısıyla korku türünü ve vampir filmlerini de etkilemiştir.

Bu kitap, korku sinemasında yer alan vampir karakterinde meydana gelen değişim ve dönüşümü incelemektedir. Çalışmanın temel iddiası ise, sinemada vampir karakterinin toplumsal, ideolojik ve kültürel öğeler tarafından biçimlendiği ve vampir filmlerinin üretildiği dönemin ideolojik ve kültürel anlamlarını temsil edildiği bir alan olduğudur. Bu filmler, ticari kaygıları ön plana almakta ve popüler kültürünün prensiplerine uygun bir anlayışla üretilmektedir.